: “Kamulaştırma, Devlet ve kamu tüzel kişilerinin, kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamının veya bir kısmının, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, mülkiyetini zorla devralmasıdır”
Büyükşehir yasası ile birlikte köylerin Tüzel kişiliğinin ortadan kalkması bahanesi MATAB üzerindedemi uygulandı.oysa MATAB Köy tüzel kişiliklerinden farklı bir yapı değilmi? MATAB ın yönetmeliğinde yer alan Başkan (Recep Barut) “Birlik idaresinin başı ve tüzel kişiliğinin temsilcisidir.”ibaresi bile Köy hariç TÜZEL Kişiliği olan birliklerin Kamulaştırma bedelleri bedel ödeyerek alınmazmı? Şayet bu yapıldı ise ASAT MATAB ın tüm Malvarlığı için ne kadar ödedi.O zamanki Birlik Başkanı Recep Barut un önce “MATAB KAPANMAYACAK “ diyerek “Manavgat Çevre Koruma Turizm Altyapı Tesisleri Yapma ve İşletme Birliği (MATAB) Başkanı Recep Barut, İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü'nden MATAB'ın kapanmayacağına dair yazı aldıklarını söyledi.” Söylemleri ve sonrasında da kapansın diye elinden geleni yapması ne içindi. Koordinatörlük sözümü veya beklentisi “Benden sonrası Tufan “ izlenimini uyandırıp MATAB ın tüm Mal varlığı alınarak kapatılması için uğraşılmıştı.
MATAB ın tüm Malvarlığının bedelsiz devredilebilmesi için O zamanki yönetim “Olagan üstü toplantı yaptımı”
Gelin birde Kamulaştırmanın işleyiş tarzına bakalım.
“ İdare,
Anayasa ve kanunlarla kendisine tevdi edilen görev ve hizmetleri yerine getirebilmek ve bunun gerçekleşmesine olanak sağlayacak gerekli teşebbüsleri kurabilmek için taşınır ve taşınmaz mallar ile kaynak veya irtifak haklarına ihtiyaç duyabilir. İdarenin ihtiyaç duyduğu bu mal veya hakları, tüm öteki kişiler gibi, sözleşme yapmak suretiyle elde etmesi mümkündür. Ancak, İdarenin ihtiyaç duyduğu mal veya hakkın sahibi olan kişinin sözleşme yapmak istememesi durumunda, ihtiyaç duyulan mal veya hakkın elde edilememesi sonucu ortaya çıkacaktır ki; bunun da, İdare tarafından yerine getirilmesi gereken görev ve hizmetlerin aksamasına veya hiç yerine getirilmemesine yol açması kaçınılmaz olacaktır.
İşte bu nedenle, İdare, ihtiyaç duyduğu mal veya haklara sahip olabilmek için, kamu gücünü kullanmak zorunda kalabilir. Ancak, İdarenin kamu gücünü kullanmak suretiyle mülkiyet hakkına el atması; Anayasanın 35. maddesiyle güvence altına alınmış bulunan “mülkiyet hakkı”na ve Anayasanın 48. maddesiyle düzenlenmiş olan “sözleşme hürriyeti”ne müdahale teşkil edeceğinden, bu müdahaleyi Anayasaya uygun hale getirecek anayasal ve yasal birtakım düzenlemelere gidilmesi zorunludur.
Nitekim, hukukumuzda, aşağıda ele alacağımız gibi, kamulaştırmanın temel ilkelerine ve dayanağına bütün Anayasalarımızda (1876 Kanun-i Esasi m. 21, 1924 Anayasası m. 74, 1961 Anayasası m. 38 ve 1982 Anayasası m. 46) yer verildiği gibi, İdarenin kamu gücünü kullanmak suretiyle, özel mülkiyette bulunan mal veya haklara el atabilmesinin diğer hukuksal yolları olan istimval, geçici işgal, kaynak veya irtifak hakkı tesisi gibi hukuksal araçlara da Anayasa ve yasalarda yer verilmiştir.
.Bununla birlikte, Anayasanın “Kamulaştırma maddesinden hareketle şöyle bir tanım yapılabilir: “Kamulaştırma, Devlet ve kamu tüzel kişilerinin, kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamının veya bir kısmının, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, mülkiyetini zorla devralmasıdır”
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir, teşekkür ederiz.
Bu habere yorum yapan ilk siz olun!